Benim tarlamın en güzel çiçeği Solin,

Hayatımın en güzel bahar ayını 2012’nin Mart ayında yaşamaya başlamıştım. Bir bebeğimiz olacağını öğrendiğim o baharda kalbimin orta yerinde uçuşan kelebeklerle dua ediyordum, bir kızım olsun lütfen Allah’ım bir kızım olsun diye.

Allah’ın sevdiği kuluymuşum demek ki demiştim doktor kızınız olacak dediğinde. O sıralar internette bir kız görmüştüm lösemi ama yüzünde güller açan. Adı Solin’di. Gözleri masmavi saçları altın sarısı. İsminin anlamını iliklerine kadar taşır mı bir çocuk derdim, taşıyormuş. Solin “çiçek tarlası” demekmiş. Tamam dedim kızımın adı Solin olmalı tıpkı deniz gözlü, altın saçlı ablası Solin gibi. Bir bahar günü varlığını hissettiğim Solin benim tarlamın en güzel çiçeği oldu. Ve tabi ki ismini aldığı Solin ablası gibi güçlü bir savaşçı. Sonra sonra öğrendim Solin’lerin hikayesi farklı ama güçleri aynıydı.

İkili taramada ultrason bulguları normal çıkınca kan testine gerek görmeyen doktor sadece 4’lü tarama istedi. 15 haftalık hamileyken kontrolleri yapan doktor izne ayrıldığı için aynı hastanenin başka bir doktoruna gittim. Ultrason bulguları 17 haftalık göründüğü için 4’lü tarama testimi yaptı. Hastaneye ya eşim ya kayınvalidemle gidiyordum. Sonuçları göstermek için gittiğimde kayınvalidem yanımdaydı. Her zaman beraber girdiğimiz odaya o gün sadece beni aldılar. Doktor sonuçlarımda Down sendromu riskinin orta riskli alanda çıktığını, bebeğimin Down sendromlu olabileceğini hemen yarın gelip amniyosentez yaptırmamı, düşük riskini şunu bunu söyledi.

Odadan çıktığımda hayatında Down sendromu nedir duymamış kayınvalideme durumu nasıl anlattım hatırlamıyorum. Hastane kapısından ben önde o arkada çıktık. Kapıdan çıkarken gözümün yaşı yağan yağmura karıştı. 20 dakikalık yolun her adımını ağlaya ağlaya gittim. Elimde tarama sonucu gözümde yaş eve geldiğimde soluğu bilgisayar başında aldım. Nedir? Niye olur? Nasıl olur? Yaşayanlar, testler falan filan milyon tane yazı okudum, saatlerce konuyla ilgili ilgisiz konuşmalar dinledim.

Biraz kendimize gelince başka doktorlara da danışmaya karar verdik. 5 farklı doktorun görüşünü aldık sonuç itibariyle testin 15 haftalıkken yapılması böyle bir sonucu doğurmuştur, bebeğinizin ultrason bulguları çok iyi hiçbir Down sendromu belirtisi yok dendi.

Tamam dedik sağlıklı Solin kız, zaten başka nasıl olacaktı ki ben 26, eşim 27 yaşındaydık. Her iki ailede de Down sendromlu birey yoktu, gençtik, sağlıklıydık, ben çok iyi besleniyordum. Unuttuk ağlamaklı günleri yine yeniden aynı heyecanla kaldığımız yerden devam ettik. Ta ki doktor bebeğin kilo almıyor, şunları şunları ye, şu hafta kontrole gel diyene kadar.

30 haftadan sonra kilo alımı durdu, bebek gelişmiyor dediler. 35 haftalıkken her ay özel muayenesine gittiğim doktor bu bebeği ya araştırma hastanelerinde ya da tam teşekküllü A sınıfı özel bir hastanede doğurmalısın, hastanede yatmalısın dedi durdu. O güne kadar takibimi yapan doktorun sonradan 10 gün bekleseydiniz ben de doğumu yaptırırdım dediğini öğrendim.

35 haftalıkken bebek gelişmiyor diye acil sezaryenle saat 8:35’de doğum yaptım. Bebeğimi kucağıma alamadım 6 gün. Ben hastane odasına Solin kuvöze gitti. Solin’le ilk karşılaşmamızda hissettim bir şeyler olduğunu. Eşime bu çocukta bir şey var dediğimde saçmalama gayet sağlıklı, bir şey olsa doktorlar söylerdi deyip beni susturuyordu. Ertesi gün doktorla görüşünce ailede çekik gözlü olan var mı deyip gözlerimizin içine bakışını hiç unutmam. Hemen kardeşim var benim dediğimi biliyorum.

Sonra kendime gelip tarama hikayemizden bahsedince bebeğimizin Down sendromlu olabileceğini bazı testlerin yapılması gerektiğini filan söylediğini hatırlıyorum doktorun. 6 günlük kuvöz sürecinde genetik test için kan alındı. Testin sonucu Solin 38 günlükken çıktı. O zamana kadar her anım ne olur olmasın dualarıyla geçti.

Test sonucunu bir akşam vakti eşim aldı. Solin’in Down sendromlu olduğunu ben eşimden öğrendim. Eşim hastane koridorunda ben yatağımızda Solin kucağımda öğrendim Solin’lerin hikayelerinin farklı güçlerinin aynı olduğunu. Solin de ismini aldığı ablası gibi masmavi gözlü, altın sarısı saçlıydı. Ömrü Solin ablası gibi hastanelerle haşır neşir geçecekti. O zamanlar çok ağladım, kardeşime içim yanıyor diye haykırdığımı hatırlarım hala.

Down sendromlu çocuğu olan ailelerin hikayeleri çok benzer aslında. Önce isyan, sonra suçlu arama, sonra kabullenme, sonra neden ağladım isyan ettim diye kendine kızma sonra sonsuz sevgiyle her engeli yavaş yavaş ama emin adımlarla aşma.

Yani her şey geçiyor, her şey bitiyor sadece Solin ve sevgisi baki kalıyor. 41 cm 2 kilo doğan yavrum şimdi 3,5 yaşında bana ismimle sesleniyor. Sonra sonra anladım ki geriye sadece acısıyla tatlısıyla anılar kalıyor. Biz şimdi bol bol anı biriktiriyoruz, gerisi Solin dizimin dibindeyken başım gözüm üstüne.

Deniz gözlü bal Solin’den sevgiler.

Mayıs, 2017