16 Subat 2010...
Hayatımın tamamen değişip yepyeni bir anlam kazandığı gün...
Aylardır merakla ve büyük bir sabırsızlıkla beklediğimiz oğlumuz dünyaya gelmişti.
Adının ne olacağına babası ameliyathanenin kapısında kesin karar vermiş. Kaan...
Bizim Kaan'ımız herşeyimiz.
Ameliyathaneden büyük gürültüler ve eşimin değimi ile rezalet yaratarak :) çıkıp odaya geldiğimde kızkardeşime bebeğim nasıl diye sorduğumu hatırlıyorum.
Doğuma girerken de cok huzursuz ve huysuzdum. Sanki birşeylerin ters olduğu içime doğmuştu nedense doğum yapmak istemiyordum. Ama şimdi düşünüyorum da iyi ki doğum yapmışım iyi ki Kaan hayatımıza katılmış onunla birlikte yeniden öğreniyor, yeni şeyler keşfediyor ve hayatın bir bebekle nasıl bambaşka bir anlam kazandığının farkına varıyoruz.
Kaan'ın Down Sendromu olduğunu doğumdan sonra öğrendik. Daha doğrusu en son öğrenen benim. İlk günler bu benden saklandı. Hastanede bebek doktoru kızkardeşime "bebeğiniz %80 DS'li. Gözler çekik, elde tek çizgi var" dediğinde anne tarafı tatar gözlerinin çekikliği normal diye cevap vermiş sonra durum eşime iletilmiş veeee apar topar ben ne olduğunu anlayamadan İstanbul'a doğru yola çıktık. Ben neden bu kadar acele gidiyoruz dikişlerim ağrıyor bana eziyet ediyorsunuz dedikçe "bebek sarılık bir de Çapa'da kontrol ettireceğiz cevabı veriliyordu" oysa Çapa'ya genetik için gidiliyormuş :( .
İlerleyen günlerde bir şeylerin benden saklandığı hissine kapıldım nedense. Eşime ne var neden durgunsun dedikçe kaçamak cevaplar veriyordu ve bir akşam eşimin telefonu çaldığında tesadüfen ben baktım. Kızkardeşim aramıştı. Neden beni değil de onu arıyordu? Fatih sürekli Kaan'in avuç içine bakıp tek çizgi var diyordu internette bebeklerde tek cizgi diye yazdigimda karşıma Down sendromu çıktı. Kızkardeşimi aradım, ona sordum ne saklıyorsunuz Kaan DS'li mi diye . Bana nerden çıkardın sağlıklı harika bir bebeğimiz var dedi.
Ama yine de içimden bir ses Kaan DS'li senden saklanıyor diyordu. Eşime tekrar tekrar sorunca bir aksam evet böyle bir ihtimal var. Sonuç 3 hafta sonra çıkacak dedi. Ve ben hıçkırarak ağlamaya başladığımı bugün gibi hatırlıyorum. Olamazdı... Benim bebeğim nasıl DS'li olabilirdi? Oysa hamileyken ne kadar büyük hayallerim vardı oğlum için. En iyi okullarda okuyacak, babası gibi yurtdışında yüksek lisans yapacaktı vs,vs,vs...
Bunlar benim onun adına yaptığım planlardı, bakalım Kaan bunları isteyecek miydi?
Kaan'ın DS'li olmasına kendimi alıştırmaya vaktim olmadan sağlık sorunu çıktı ortaya. Rutin kontrollerinde kalbinde zamanla kapanamayacak kadar büyük bir delik vardı ve doktorlar bize "acil ameliyat olması lazım. 6.aydan sonra şansı yok" dediler bu ne demekti. Böyle kötü bir kabusun içinde sıkışıp kalmıştım sanki. Ve bizim biricik oğlumuz daha 43 günlük iken açık kalp ameliyatına alındı. O minicik bedeni bizden alıp ameliyathaneye götürdüler. 6 uzun ömür gibi geçen saatlerin ardından yüreğimiz ağzımızda beklediğimiz yoğun bakım kapısı beklemeleri, normal odada geçen 6 gün ve nihayet eve gidebirsiniz lafı. Eve geri döndük.
Eşim işine devam etmek için evden ayrılınca Kaan'la başbaşa kaldık. Onunla ne yapacaktım şimdi? Yeni anne olmuştum. Oğlum büyük bir ameliyat geçirmişti. Acaba düzgün nefes alıyor mu diye saatlerce başında oturdum. Ona bakıyordum, orada minicik bir beden uyuyordu. Eline dokundum, parmağımı sıkıca tuttu. Sanki ANNEMSİN der gibi. Ne kadar muhteşem bir duyguydu bu...O an onun bana ne kadar ihtiyacı olduğunu anladım. Tabi ki benimde ona çok ihtiyacım vardı. Onsuz bir an bile düşünemeyecektim emindim bundan. O günlerde bir karar vermiştim. Oğlum DS'li olduğu için bizi yadırgayan yada kabul etmek istemeyen herkesi hayatımdam çıkaracaktım. Çünkü bu çok doğal birşeydi. Yadırganması, garip karşılanması gereken bir olay değildi. O günden beri hiçkimseyi hayatımızdan çıkarmadığımız gibi yeni aileler ile tanışıp yeni ortamlara girmekten büyük keyif alır olduk.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Bu süre zarfında bizim kocaman yürekli minik kahramanımız kendini iyice toparladı. Büyümeye başladı. Fizyoterapiye gidiyor. Sağlık kontrolleri düzenli bir şekilde devam ediyor ve o yüzündeki harika gülümseme ile hergün hayatımıza renk katmaya devam ediyor.
Şimdi Kaan'ın ilk doğduğu günleri düşünüyorum da bana doğum yaptıktan sonra günlerce saklanmadan direkt yüzüme "Sibel bebeğin DS'li" deseydiler. Bu daha mı az canımı acıtıcaktı...Hiç sanmıyorum. Yine ağlayacaktım. Üzülecektim. Bu her anne-babanın ilk duyduğunda vereceği çok doğal bir tepki bence.
Buradan yeni anne babalara söyleyeceğim tek şey bebeğinizin DS'li olmasının hayatınızın sonu olmadığı. Yeni bir başlangıç olduğu. O sizin bebeğiniz. Harika bir şekilde onu yetiştirmeniz, sevmeniz ve en kısa sürede bu durumu kabul ederek onun için en iyisi ne ise onu yapmaya başlamanız gerektiğidir. Bunu ne kadar çabuk kabul ederseniz herşey o kadar kolay gelişiyor.
Son olarak bu durumu bu kadar çabuk kabul edip atlatmamda en büyük desteği veren canım eşime ve biricik kardeşime ve bizlerden desteklerini,sevgilerini eksik etmeyen ailelerimize, arkadaşlarımıza çok çok teşekkür ederim...
Herkese Sevgiler...
Kocaman yürekli minik kahraman Kaan Burak AYAZOĞLU'nun annesi...
Sibel Ayazoğlu
2011