İlk anneliği 28 yaşında oğlum Efe'yle tattım. Derken 4 yıl aradan sonra ikinci bebeğime hamileydim. Düzenli kontrollere gidiyor, tahlillerimi hiç aksatmıyordum. İkili ve üçlü taramalarımı yaptırdım riskim 660 da 1 çıkmıştı. Doktorum amniyosenteze gerek duymadı. Yanlız obsestik ultrasonda bebeğin kalbinde kireçleme olduğu söylendi. Doğuma kadar düzenli çocuk kardiyolojisinede gidiyordum.

Derken 5.11.2008 tarihinde sezeryanla doğum yaptım. Kızım Ecrin'im doğmuştu. Annem ve eşim yanımdaydı. Çocuk doktoru kontrole geldi ve avuç içine baktı, kalbindeki rahatsızlıkla ilgili sorular sordu ve bana amniyosentez yaptırıp, yaptırmadığımı sordu. İçime ateş düşürüp gitti. Ertesi gün başka bir doktor geldi ve de muayene sonrası çocuğumun Down sendromu olabileceğini, kan tahliliyle kesin sonuca ulaşılacağını bize söyledi ve bizi taburcu edeceğini söyledi...

Down sendromu lafını duyunca ağlamaya başladım. Annem ve eşim de yanımdalar. Eve gittik, kardeşim ve ablalarım geldi. Devamlı ağlıyorum. Gece ağlayarak uyuyorum, uykudan uyanıp ağlıyorum. Ağlamaktan yanaklarım kurumuştu resmen. Ama elimde değil hayallerim vardı. Ailem hep yanımdaydı destek oldular ama beni susturamadılar. 40 gün boyunca gözyaşım durmadı. Bu süre içerisinde kızımın sağlık sorunları sebebiyle devamlı hastanedeydik. Hipotroidi vardı. Kalbinde delik ve gözünde titreme ve de mikrosefalisi vardı. Hayattan hiç zevk almaz oğlumu da ihmal eder olmuştum. Ağlama krizleri geçiriyordum. Ama hiç bir zaman isyan etmedim Allah'a sığındım. Derken kan sonucu öğrenme günü gelmişti. Biliyorum DS. Yine de içimde bir umut işte ama olmadı acı sonuç geldi. O kağıt parçasında kızımı etiketlediler "DS".

Bir türlü kabullenemiyordum. Eşim çok rahat alıştı bu duruma.

Derken 8 aylık olmuştu. Sadece 5 kiloydu. Anjiyo sonrası acil ameliyat olması gerekli olduğunu söyledi doktor. A.Ü.T.F. Cebeci'ye yatış yaptık. 5 saat süren ameliyat sonrası kızımı doktor, yoğun bakımda bilgisayardan gösterdi. Kabloların arasında kızım gözükmüyordu. Gecesinde beni yoğun bakıma çağırdılar, o anki heyecanımı size anlatamam. Yanına girdim "kızım sana ne yaptılar dedim". Kızım benim sesimi duyunca ağlamaya başladı. Ama ben ağlamadım. Allah bana öyle bir güç verdi ki. Kablolarla beraber kızımı kucağıma aldım. Normalde memeyle arası hiç yoktur. Ama öyle bir memeye sarıldı ki... 40 dk. boyunca emzirdim, beni bırakmak istemiyordu. Her tarafı delik deşikti. Her 4 saat arayla gidip kızımı besliyordum. Derken normal odaya çıktı. Annemle beraber kızıma çok iyi baktık 10 gün sonrada taburcu olduk. Hala alışmış değildim.

1 yaşına geldiğinde rehabiliyasyona başladım. Bu süre içerisinde çok araştırdım, sordum, danıştım. Kimseden gizlemedim her önüme gelene kızımın Down sendromlu olduğunu söylüyordum. Söyledikçe yaram azalıyordu. Bu arada 6 aylıkken başını tuttu. 10 aylıkken desteksiz oturmaya başladı. Şimdi 2 yaşında emekliyor. Koltukların tepesine çıkabiliyor, sıralamaya başladı. Artık alıştım diyebilirim. Bazen keşkelerim oluyor.

Düşününce ölüm diye bir gerçek varken, yarına çıkmaya garantimiz yokken niye bu kadar üzülmüşüm, şimdi üzüldüğüme üzülüyorum. O kadar güzel, o kadar masum ki. Anne deyip sarılmasıyla beni alıp götürüyor. Düşünüyorumda onsuz hayat ne kadar boş ve anlamsızmış. İyiki de anne karnında belli olmamış belkide belli olsaydı onu aldırır ve ömür boyu vicdan azabıyla yaşardım.

Artık onun gözlerinin şekline değilde gözlerinin içine bakmayı öğrendim.

İçimde onun sevgisi o kadar büyük ki ismini söylerken bile içim titriyor. Ecrinim benim.

Yarası henüz taze olan anne babalara sesleniyorum; eşler birbirine mutlaka destek olmalı. Kendinizi toplumdan soyutlamayın, bilhassa bu konulara değinin. Meleğinizi koşulsuzca sevin. Şimdi o sıkıntılı geçirdiğim günlere üzülüyorum keşke o günlerin tadını çıkarsaydım diyorum. Çünkü onun sevgisi o kadar büyük ki. Büyüdükçe onu daha da çok seviyorum. Uyurken bile onu özlüyorum. O benim küçük prensesim, masum bebeğim.

Ben Aynur Atakul 31 yaşında Down sendromlu annesi oldum.
28.10.2011